Duygusal Zekanın Önemi

Duygusal Zeka
Category: Rehberlik Tags: , , , Comments: 0

Duygusal Zekanın Önemi

Okul ve yaşam başarısı toplumumuzda genel olarak klasik zeka kavramı ile ilişkilendirildiğini görüyoruz. Çok fazla duyarız çocukların çok zeki olduğunu, IQ puanlarının yaşıtlarından fazla olduğunu… Peki ya, sadece klasik zeka başarı için yeterli mi? Günümüzde klasik zeka kavramının tek  başına yeterli olmadığını, duygusal zeka kavramının da ön planda olduğunu biliyoruz. Hayatı ve kişiliği geliştirmek için duyguları zeka ile birleştirmenin önemli olduğunun farkında olmalıyız.

Okul ve yaşam başarısı için gerekli olan duygusal zeka (EQ) kavramını şöyle tanımlayabiliriz: Kişinin hem kendi hem de başka kişilerin duygularının farkında olması, bunları anlaması, düzenlemesi ve kullanabilmesi, zorlukların üstesinden gelme ve çatışmayı etkisiz hale getirme becerisi veya eğilimidir.

Duygusal zeka, insanlarla başarılı ilişkiler kurmak, çevreye, değişen şartlara uyum sağlayabilmek ve diğerlerini anlamakla ilişkilidir. Duygusal zekanın gelişimi çocuklukta başlar. Yetişme dönemi içinde duygusal dünyayla başa çıkmayı öğrenemeyen bireyler, duygusal zekasındaki eksiklikleri hayatının ilerleyen sürecinde çok zor atlatmaktadır. Bu sebeple hayatın ilk döneminin verimli geçmesi gerekmektedir.

Şimdiki kuşağın bir öncekine oranla duygusal açıdan daha fazla zorluk çektiği; daha yalnız ve depresif, daha kızgın ve asi, daha sinirli ve kaygıya yatkın, daha fevri ve saldırgan olmasını kontrol altında tutmak duygusal zeka becerilerini geliştirmekle mümkün olacağı söylenmektedir. Duygusal zekası yüksek olan insanlar, kendi kendilerine motive olurlar ve çok az dışsal motivasyona ihtiyaç duyarlar.

Duygusal zekası gelişmeyen çocuklarda okul döneminde özgüven eksikliği yaşadığını gözlemleriz. Kendinden emin olmayan, pasif, yalnız, sevilmediğini ve kendini değersiz hissetme gibi yaşadığı durumu birçok kavramla tanımlayabiliriz.

Bugün zeka ile ilgilenirken en merak edilen alanlardan biri de başarı alanıdır. Hepimizin bildiği gibi; başarı, gelişen özgüvenle birlikte gelir. Hayatı daha güzel hale getirmek istiyorsak; duyguları zekayla birleştirmenin ne anlama geldiğini ve nasıl olabileceğini öğrenmeliyiz.

Okulun çocuğun gelişimine yapabileceği en büyük katkı, onun yetenekleri doğrultusunda en mutlu ve yeterli olabileceği alana yönlendirmektir. Okulumuzda hem yaşam hem akademik başarıyı birlikte hedeflerken öğrencilerin ilk etapta kendi potansiyellerin farkına varmasını isteriz. Kendini tanıyan, potansiyelinin farkında olup neler yapabileceğini bilen çocuklara böylelikle özgüven de aşılanmış olur.

Bize göre çok basit olan bir cümle, çocukların küçücük dünyasında birçok şeyi değiştirebilir. ‘’Sana güveniyorum, sen yapabilirsin’’ dediğimizde beyin buna inanırsa işte değişim o zaman başlar.

Ayşenur Aslantaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sizi Arıyalım

Geleceğine doğru eğitim ile yön ver! Başarıya giden yolda Merter Final Okulları olarak yanınızdayız.

Telefon numaranızı bırakın hemen sizi arıyalım